Bağlama sadece bir ‘saz’ değildir
- HEMDEM
- 9 May 2019
- 3 dakikada okunur
Bağlama Ustası İrfan Akyol 40 yıldır yaptığı bağlamanın; Türkiye kültüründeki yerini, yapılışını ve bu işi yapmaya nasıl başladığını da anlattı.

Bağlama ve bağlama benzeri çalgıların Balkanlardan başlayarak Anadolu, Suriye, Irak, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Asya‘ya kadar uzanan geniş bölgelere yayılmasında Türklerin etkisi olmuştur. Şiirlerini bağlama eşliğinde söyleyen; Yunus Emre, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Köroğlu ve Âşık Veysel gibi ozanlar Türk Halk Folklorun de önemli bir yere sahiptir.
Yapı olarak sap boyuna göre daha küçük bir gövdeden oluşan Anadolu’da halk arasında ‘Saz’ da denilen telli bir çalgı türü olan bağlamanın geçmişi de yapımı da Türkiye kültüründe önemli bir yere sahiptir. Gerek dini törenlerde (Alevi-Bektaşi geleneği cemlerde), gerek eğlence, gerekse muhabbet ortamlarında yaygın olarak kullanılan bağlamanın atası Kopuz’un tarihi ise 2 bin yıldan daha eskidir.
‘Sen ne biçim bir adamsın, saz bile çalamıyorsun” sözü ile başladı
Çocuk yaşta babasının tek bir sözü ile bağlama çalmaya daha sonrada bağlama yapmaya başlayan, İrfan Akyol, bağlama kültürü ve bağlama yapımının yanı sıra kendi hikâyesinden de bahsetti.
Bağlama yapmayı sürdürebilmek için Isparta İnşaat mühendisliği bölümünü bırakarak, İstanbul Teknik Üniversitesinde Enstrüman yapım bölümüne geçen 1966 doğumlu Bağlama Ustası İrfan Akyol bağlama yapmaya ve çalmaya 1980 yılında başladığını söyleyerek şöyle anlattı: “O dönemde 14 yaşındaydım evde devamlı duran bir bağlamamız vardı ama ben saz çalmaya meraklı değildim. Babamda esasen inşaat ustasıdır ama hobi olarak olsun zaman zaman geçinmek için olsun bağlama yapardı. Bir gün bana dedi ki; ‘Sen ne biçim bir adamsın, saz bile çalamıyorsun.’ Bende bu söyleminin ardından okullar kapanıp yaz tatili gelince mahalleden arkadaşlarımla önce bağlama dersi almaya başladım, bir ay sonrasında da kendimi bağlama yaparken buldum. Bu yani 40 yıldır babamın şikâyet ettiği, kararımı olumsuz olarak gördüğü her şey bir sözü ile başladı. Ama ben hiçbir zaman kararımdan pişman olmadım. Çevremdeki tüm olumsuzluklara rağmen Konservatuarı bitirdim ve şimdi enstrüman yaptığım bir atölyem var işimi daha da geliştirmek için çaba sarf ediyorum.”
“Bu toplumun en ortak değeri bağlamadır”
Bağlamanın bir enstrüman olmanın yanında derin, geniş ve uzun zamana yayılmış Türk kültürünün geleneklerini, göreneklerini, adetlerini içeren ve dönemin ünlülerinin sözel ifadelerine eşlik ederek o manzum eserlerin daha uzun süre yaşama şansını arttırdığını belirten Bağlama Ustası Akyol, “Bu toplumun en ortak değeri bağlamadır. Bağlama sadece Türkiye’de değil Türkiye’yi taşan ve Türk kelimesinin geçtiği her yerde çeşitli varyasyonlarının kullanıldığı bir kültür taşıyıcısıdır o yüzden sadece bir müzik aleti olarak değerlendirilemez.” dedi.
“Bağlama da bir sazdır ama her saz bir bağlama değildir”
Birçok geleneksel yanlışın farkında olunmadan sürdürüldüğünü belirten Akyol, “Saz; enstrüman kelimesinin karşılığıdır genel bir isimdir. Örneğin: Gitar bir sazdır, zurna bir sazdır, davul bir sazdır, bağlama da bir sazdır ama her saz bir bağlama değildir. Türkçeyi iyi kullanmıyoruz ve tanımıyoruz.” ifadelerini kullanarak bağlamaya ‘Saz’ denilmesini değerlendirirken bu yanlışların her konuda yapıldığını ve yanlışların tespit edilerek düzeltilmesi gerektiğini kaydetti.
Ağacın ellerde sanata dönüşmesi
“Bağlama birçok ağaçtan iyi bir emekle yapılabilir. Bağlamanın olmazsa olmazı iyi bir enstrüman yapımcısıdır. Çünkü üretilen her şey için üreteninin kim olduğu önemlidir.” şeklinde konuşan Akyol, Bağlamanın tekne, göğüs (ses tablası) ve sap olmak üzere üç ana bölümden oluştuğunu ancak her bölümde kullanılan ağacın farklılık gösterdiğini ifade ederek ses tablası için Ladin ağacı, sap için akça ağaç, kayın ağacı, beyaz gürgen ağacı gibi çeşitliliklerin olduğunu, tekne için ise yoğun olarak ardıç ağacı kullanıldığını ama yine maun ağacı, iroko ağacı, dut ağacı ile çeşitlendirilebileceği bilgisini verdi.
Sağlıklı bir bağlamanın ortaya çıkmasının bir ay sürede gerçekleştiğini ve bağlama tiplerinde standart bir ölçü olmadığını dile getiren Akyol, cura, bağlama, bozuk, meydan sazı, divan sazı, âşık sazı, tambura gibi çeşitleri olduğunun yanı sıra uzun saplı ve kısa saplı olarak da ayrıldığına değindi.
“Gençler biraz yönlendirilmeli”
Türkiye de bağlamaya olan talebin azalmadığını ancak devlet eliyle biraz özendirilmesi gerektiğini vurgulayan Akyol, “Gençlere bakıyorum bağlama çalıyorlar bu anlamda iyi de bir yoğunluk var ama bağlamaya oranla gitara eğilim daha fazla. Tabi bu olmasın gitar çalmasınlar demiyorum ancak her ikisini de çalsınlar, çalabilsinler istiyorum. Bu anlamda gençler biraz yönlendirilmeli.” ifadelerine yer verdi.
Bağlama alacak ya da yeni başlayacak kişilerin enstrümanı seçerken güvendiği, bu işi bilen birisinden yardım almaları gerektiğini işaret eden Akyol, kendi seçimlerinin çokta sağlıklı olmayacağını dile getirerek özellikle bağlama çalmaya yeni başlayacak kişilerin iyi öğrenebilmeleri açısından iyi bir enstrümanla başlamaları gerektiğini sözlerine ekledi.
Sinem Adanmış
Comments